27 Şubat 2016 Cumartesi

Yazar CG | Kategori : ,

Hiç kimsenin tüm müzikleri ve isimleri bilmesinin mümkün olmadığını söylerim hep, ama benim işimde bu yapılabilir. Her zaman farklı müzisyenlerle yüz yüze röportaj fırsatım olduğu için çok şanslıyım ve bu sohbetler sayesinde onları daha iyi tanıyabiliyorum. Mesela konuşurkenki tavırları, farklı şeylere bakışları, diğer grup üyeleriyle röportaj öncesi ve sonrasındaki iletişimleri gibi tüm bu ayrıntılar onların farklı yönlerini de anlamamı sağlıyor.

 

ONE OK ROCK ismini ilk defa 2013’te, Hong Kong’daki ilk konserlerinden birkaç ay önce duymaya başlamıştım. Şarkılarını dinlediğimde “Clock Strikes” ve “Jinsei x Boku=” albümlerine aşık olmuştum. Sonrasında bire bir röportaj yapma ve onların bakış açılarını anlama şansımın olması işimi sevme ve ondan asla bıkmama sebeplerimden biridir.

 

Japon müzisyenlerle konuşurken her zaman biraz kısıtlanmış konuşulur, genelde soruların önceden çıktısı verilir. Bu defa geçen seferki gibi röportaj gene 30 dakikaydı. Sorular önceden verilmiş olmasına rağmen müzik hakkında konuşmaya başladığımız anda çok doğal ve içten geldiği gibi bir sohbet yaşadık. ONE OK ROCK’la yaptığım bu iki görüşme bende pozitif etki bıraktı. Japonya’daki müzik sektörü ve duruşları tüm Asya ülkeleri içinde hala en güçlüsü.

 

Röportaj, ONE OK ROCK’ın Hong Kong ‘Asiaworld Expo SkyCity’deki konserinin bir gün öncesine, Marriott Hotel saat 16:45 oda numarası 4 olarak ayarlanmıştı. Oraya vardığımda onlar bir önceki görüşmenin fotoğraf çekimlerini yapıyorlardı. Taka beni gördü ve sıcak bir şekilde karşıladı. “Seni tekrar gördüğüme sevindim!” demesi beni çok mutlu etti.

 

Röportajdan önce birkaç fotoğraf çektik. Dört üye de tam karşımda oturuyordu, sağdan sola Ryota, Tomoya, Toru, Taka sıralamasındaydılar. Taka’nın ortalarında durmuyor olmasına şaşırmıştım. Ben tam Tomoya’nın karşısındaydım ve o bana en uzak noktadaydı. Mikrofonu Taka’ya doğru ayarlamayı düşündüm ama ona hayran odaklı davranmış olacaktım, o yüzden ortada bıraktım. Neyse ki üyelerin hepsi röportaj boyunca aktifti, konuşma neşeli geçti ve çok güldük. İşte sorular ve cevaplar:

 

-Yeni albümünüz 35xxxv’de, albüm giriş müziği “35xxxv” Taka tarafından yazılan enstrumantal bir parça ve arkasından da “Take me to the top” şarkısı geliyor. Neden bu şekilde?


Taka: Bir film izlerken hikayenin bazı sahnelerini hatırlamanızı sağlayan bir müzik olur genelde. Albümdeki girişi ve “Take me to the top”ı belli bir sıralamaya göre yazdım, bir film introsundaki gibi ifade etmek istedim. Film izlemeyi severim ve açılışın verdiği bu his hoşuma gidiyor.

 

-Bu albümde 5 Seconds Of Mars, The Used gibi gruplarla da iş yapmış Colin Brittain ile çalıştınız. Süreç nasıl geçti?


Taka: Onunla John Feldmann aracılığıyla tanıştık. Bir önceki albümde John’la çalışmıştık ve bize Colin’i önerdi. Görüştüğümüzde benzer tarza sahip olduğumuzu fark ettik. Böylece serbest bir çalışma ortaya koymaya karar verdik ve farklı fikirlerin üstüne gittik.

 

-ONE OK ROCK, artı John Feldmann ve Colin Brittain, aranızdaki iletişim nasıldı?


Taka: Take me to the top ve cry out gibi albümdeki 3 şarkı için birlikte çalıştık. Başta ben şarkının tarzı ve ne yönde olacağına karar verdim ve hatta bir kısmını yazdım. Sonrasında John ve Colin ile üstünde düşündük. Sonucunda da içimize sinen birkaç birlikte çalışma çıkardık.

 

-Geçen sene ONE OK ROCK’ın 10. yıl dönümüydü. Daha önce yurt dışına açılmak istediğinizi söylemiştiniz ve şimdi bunu başardınız. Geçtiğimiz bu 10 yıl için neler hissediyorsunuz?


Taka: Şimdiden 10 yıl oldu mu?


Toru: Evet, çok çabuk geçti. Geriye dönüp bakınca dördümüz hep birlikte ileriye gittik, açıkçası birimiz bile eksik olsak bunu başaramazdık. Bugün hala bir aradayız, çünkü aynı hedefe sahibiz ve inanıyorum ki birlikte kalmaya devam edersek bizi hiçbir şey durduramaz.

 

-Son albümünüz Oricon listesinde 1 numaraya yerleşti. Önceki son 2 albümün listenin 2 numarasında kaldığını düşünürsek bu güzel bir ilerleme. Böyle şeyler grup ve müzisyenler için önemli mi?


Taka: Şampiyon olmayı seviyorum ve tabi ki albüm 1 numaraya çıktığı için mutluyuz. Ama aslında çok da önemli değil, çünkü sadece kısa bir dönemi temsil ediyor, kalıcı değil. Bu yüzden çok umursamıyoruz.

 

-Birkaç yıldır yurtdışında tura çıkıyorsunuz. Yabancı ülkelerde sahne almanın en büyük getirisi nedir?


Taka: Japon hayranlarımızı seviyoruz, hatta yurtdışı konserlerimizden sonra daha da sevmeye başladık. Onlar bizim için özel ve tüm güçleriyle destek veriyorlar. Yabancı ülkelerde atmosfer ve seyircilerin tepkisi bölgesel kültüre göre değişiyor. Bu sayede oradaki sektörü anlama şansımız da oluyor. Büyük avantajı var.

 

-Geçmişte unutamadığınız herhangi bir yurtdışı konseriniz oldu mu? Her seferinde daha fazlasını elde etmek için bir istek duyuyor musunuz?


Taka: Birini seçmek zor ve seçmenin mümkün olmadığı tüm bu konser turlarına devam etmek istiyoruz. Turda bizi motive eden enerji de bu. Her seferinde bir öncekinden daha iyisi olsun istiyorum. Felsefem “Bugün dünden daha iyi olmalı”

 

-Yeni albümle ilgili herhangi bir haber var mı?


Taka: Evet, bu sene yeni bir müziğimiz olacak, 2016’da çıkarmayı düşünüyoruz.

 

-Bunu Ryota’ya sormak istiyorum. Red Hot Chilli Peppers’dan Flea sayesinde bas çalmaya başladığını söylemiştin, neden? Çoğu insan sahnede bas gitaristin diğer üyelerden daha önemsiz olduğunu düşünür, bu konuda ne düşünüyorsun? Niye bir bas gitarist olmayı seçtin? Çoğu basçı bas gitar sesinin kalp atış sesine benzediğini söyler, sen de aynı mı hissediyorsun?


Ryota: Haha, Flea’yı seviyorum, beni çok etkiliyor. Onun sahnedeki vahşi performansını ve hareketlerini uygulamak istiyorum. Çok havalı ve bir tarzı var. Flea’yı sevdiğim için Toru bana bas gitara başlamamı önerdi ve beni bu zamana kadar getirdi. Kalp atışı (elini kalbine koyuyor), ben öyle hissetmiyorum. Şu ana kadar kimseden de duymamıştım. Ama eğer gerçekse, bir insanın gerçek hislerini tam anlamıyla gösterebiliyor demektir.

 

-Toru, sen Smashing Pumpkins ve Foo Fighters seviyorsun. Billy Corgan ve Gave Grohl etkisiyle mi başladı?


Toru: Foo Fighters’ı seviyorum. Sadece bir üye değil, grup bütün olarak hoşuma gidiyor. Sahne performanslarından müziğe tutumlarına kadar her şeyleri çok iyi. Aslında en az onlar kadar güçlü birçok yabancı grup da var.

 

-Hala en çok Gibson Les Paul gitarı mı seviyorsun? Gibson’dan ilk gitarını? Şu anda kaç gitarın var?


Toru: Evet, sevdiğim markalardan biri de o. Ama çok ağır bir gitar, o yüzden artık nadiren kullanıyorum. Hmm, şu anda 15 gitarım olmuş olmalı.

 

-Senin sıran Tomoya. Diğer üyeler içinde en az profile sen sahipsin ve internette seni araştırmak oldukça zordu. Bu senin karakteristik özelliğin mi?


(Herkes gülüyor)


Tomoya: Gerçekten mi? Neden? Hep instagramı güncellerim ve her zaman fotoğraf yüklerim!


Ryota: Açıkçası biz bile nelerden hoşlanırsın ve hangi müzisyenleri seversin bilmiyoruz. Süper az profile sahipsin! (Herkes gene gülüyor)

 

-O zaman, en sevdiğin baterist?


Tomoya: Belirli biri yok. Geçen sene yurt dışı turundayken farklı gruplarla tanıştık ve performanslarını izledik. Her grubun kendine has bir havası, her müzisyenin kendine özgü bir karakteristiği vardı. Başarılarının sebebinin de bu olduğuna inanıyorum. Hepsinden çok fazla şey öğrendim, o yüzden kolay kolay birini seçemem.

 

-Tamam, bu son soru. ONE OK ROCK’ın kendi içindeki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız? Kardeş? Aile? Veya iş arkadaşları?


Taka: Bence saydıklarınızın hepsi. Doğruyu söylemek gerekirse üyelerle ailemden daha fazla zaman geçiriyorum.  Bu yüzden aramızda iyi bir ilişki var. Kan bağımız olmasa da derin bir bağa sahibiz.

 

Source/İng. çeviri: lhmvic @ instagram


TR Çeviri: Cage @ONEOKROCK_TR


Bu sitedeki tüm yazı ve çeviriler facebook.com/OneOkRockTurkey sayfasına aittir.



0 yorum:

Yorum Gönder