29 Şubat 2016 Pazartesi

Yazar CG | Kategori : , ,

Bölüm 1 için TIKLAYINIZ

Takeru × Taka Çapraz Sohbet <Bölüm 2>


Sato: O dönemde Taka kırmızı bir mikrofon kullanmak istemişti sanırım. Ama hiç kırmızısı olmadığından kırmızı banda sararak yaptığı mikrofonu kullanıyordu. “Aklıma gelmişken, Taka kırmızı mikrofon kullanıyordu” diye düşündüm ve normal bir mikrofon alıp bir sanatçıya nasıl bir süreçle kırmızıya döneceğini sordum ve üstüne sarmal şekilde siyah harflerle İngilizce bir mesaj yazdım, “Nesillerin birbirinin yerini alma zamanı geldi” (Ç/N: Bu çeviri röportajda Sato’nun Japonca söylediğinin çevirisidir. Mikrofonu yapan sanatçı Dexta Mega’nın instagramında paylaştığı, mikrofonun üstündeki tam yazı şudur: “Isn't it about time for the new generation to take the throne” / “Yeni jenerasyonun tahtı devralmasının zamanı gelmedi mi“



-Seni mutlu etmiş olmalı.

Taka: Daha iyisi olamazdı. Ağladım.

Sato: Ağladı. Ağlıyordu ama o doğum gününde Taka çok içmişti. 

Taka: Küfelik sarhoş haha.

Sato: “İçtiğim zamanı hatırlamıyorum, hatırladığım tek şey bana bir mikrofon verilmesi” demişti ama haha.

Taka: Eğer böyle şeyler yapmaya devam etmemiz gerekseydi banka soymaya giderdik, bilirsin. Böyle şeyleri geçici olarak yapmak istedik. Ne hatırladım. Bana bir hipnoz uzmanı getirtmiştin.

Sato: Ah, evet!

Taka: Ona hiç hipnotize edilmediğimi söylemiştim ve bir hipnoz uzmanı çağırdı. Gerçekten hipnotize olmuştum.  

Sato: Hipnotize edilmek istediğini söyledi ve gerçekten hipnotize oldu haha. Bunu bir vokaliste asla yapmamalısın çünkü boğazı hayati önem taşır, ama uzman dedi ki “Burada tonlarca wasabi var. Ama sana işaret verdiğimde tadı güzel gelecek, inan bana” 

Taka: Normal koşullarda yemiş olsam müthiş acı gelirdi ve ölmek isterdim. Ama hipnotizeyken tadı tatlıydı. 

Sato: Hipnozun etkisi geçtiğinde “Agh!” dedi haha.

Taka: Tadı kesinlikle acıydı. Asla ama asla yapmamak gereken bir şeydi. Yani, birlikte birçok şey yaşadık. Anlatmak için hatırlamamız gereken daha da fazlası vardır.

Sato: (Elindeki dokümanlara bakıyor) Eski anıları hatırlatıyor.

Taka: Evet, gerçekten öyle. Bu fotoğraf ‘C.h.a.o.s.m.y.t.h.’ videosunda kullanılan elleri gösteriyor. O günlerde yakın arkadaşlarım için bir şarkı yapmak istemiştim ve klibinde 7 arkadaşımın ellerini gösteren fotoğrafları yan yana koydum. Takeru’nun eli sağdan ikinci olan.


Sato: O benim mi, gerçekten mi?

Taka: Tam olarak bendeki gibi onun avuç içinde de ‘masukake’ çizgisi var (Ç/N: “akıl çizgisi” ve “kalp çizgisi” birleşik) Seninle ilgili çok anım var Takeru.

Sato: Kesinlikle. Bak ne diyeceğim. Eğer OOR Yokohama Arena’da üç gün konser verirse üçüne de gideceğim.

Taka: Üç gün kadar çok mu? Sana diyeceğim şey hahaha. Sıkılmaz mısın?

Sato: Asla sıkılmam. Ruh durumumun moduna göre değişir ama sebepsiz mutlu hissettirir. Sadece onları dinlemeye devam etmek istiyorum. Şarkıları otomatik olarak beni hislerle dolduruyor.

Taka: Ve tüm şarkıları ezberledin, tamamiyle, öyle mi? 

Sato: Konser DVD’lerini izledim. 

Taka: Ve hatta benim konserdeki konuşmalarımı ezberledin. 

Sato: Ve karaokede konuşmanı taklit ettim. 

Taka: Ve bana şarkıyı o kısım dahil söylettin. Daha utandırıcı bir şey olamaz!

Sato: Bana ne hatırlattı!! Arkadaş olduğumuzda, en başta, sana durmadan karaokede şarkı söylettiriyordum haha.

Taka: Bu adam çok kaba diye düşünmüştüm, ciddiyim, haha. Şarkı söylemeyeceğim dememe rağmen yüzünde kocaman bir gülümsemeyle karaokede şarkıları ayarlardı. 

Sato: Doğru. O dönem daha ilk zamanlarımızdı, arkadaşlığımızın en başıydı. 

Taka: Berbat biriydi. Başkalarının yapamadığı şeyleri teklifsizce yapardı. Nefret ediyor olsam bile. 

Sato: Ama artık Taka’nın o anki modunu okuyabiliyorum. Nefret ederek mi, yoksa zevk alarak mı şarkıyı söylüyor, biliyorum. Artık anlayabiliyorum. 

Taka: Başlarda en son bana şarkı söylettirirdi. 

Sato: Konserdeki konuşmaları dahil. Sadece şarkı söylemesini değil, konseri taklit etmesini istiyordum, mesela “Lütfen konserde kullandığın cümle olsun” diyordum haha. 

Taka: Onlar konser sırasında ağzımdan çıkan cümleler, bu yüzden kendim bile ne dediğimi bilmiyorum. DVD’yi defalarca izlemem. Ama Takeru tüm DVD’leri izlemiş, hepsini eksiksiz ezberlemiş ve heyecan duymuş, o yüzden isteksiz söyledim, anlarsınız ya. Ama belli bir bölümü atladığımda aynı şarkıyı baştan alıyordu. “Ne?!” diye düşündüm. (zoraki gülümseme) 

Sato: Ben de “Napıyorsun?” dedim. 

Taka: Evet, “Bir şey unuttun” dedin. Ama bana sorunun ne olduğunu söylemedin. Sadece durmadan “Bir şey unuttun” dedin. 

Sato: “CD’lerde yaptığın gibi aynı normal şekilde söylemen iyi değil”

Taka: “Konserdeki gibi söyle” 

Sato: Şu sözü tekrar etiğimde, ‘Omaera-no Jinsei-daro! (Bu senin kendi hayatın değil mi!?’)’ aramızda çok fazla patlama yapmıştı, değil mi?

Taka: Evet, gerçekten patlamıştı!

-Takeru-san, OOR’ın konser DVD’lerini defalarca izlemiş biri olarak, senin için en unutulmaz konser hangisiydi?

Sato: Hepsi. Yani…hepsi, ama Budokan’daki ilk konser ve Yokohama Arena’daki ilk konser, aslında hepsi iyi, ama tüm hepsinden, Zepp’deki konser. Taka’nın durumu berbattı ve bazen şarkı sırasında öksürük krizi geliyordu. Ama buna rağmen güzel konserdi. Her zamanki gibi iyi bir sesle söyleyemedi ama “şarkı söylüyor” hissini yaşadım ve şaşırtıcı şekilde iyiydi, onu ayırıyorum.

-Taka-san, sen Takeru-san’ın çalışmalarını gördün mü?

Sato: Çalışmalarımı nadiren gördün, değil mi?

Taka: Evet. Sadece favorim olanları izledim haha. Aktörler işlerini her zaman tek başlarına seçmiyorlar, değil mi? Ama favorim olanlarda hiçbir zaman hayalkırıklığına uğramadım. “Bitter Blood”ı çok seviyorum, en sevdiğim o. 

Sato: Watabe (Atsuro)-san hoşuna gidiyor, değil mi?

Taka: Evet, öyle. Ve Takeru’yu Watabe-san rolünde izlemek benim için çok yeni. Bu tarz bir dizide ilk defa oynadın, değil mi?

Sato: Evet, nadirdir.

Taka: Ve ‘BECK’ filmi bir grubum olduğu için bana daha yakın ve heyecan verici geliyor. Ama aslında Takeru’nun çalışmalarını objektif olarak izleyemiyorum. Takeru ve diğerleri ekrandayken elimde olmadan Takeru’ya bakıyorum. Bu yüzden bir hikaye olarak izleyemiyorum. Özellikle ‘Rurouni Kenshin’i defalarca izledim ama hiç objektif izleyemedim. Dönüp baktığımda objektif olabiliyorum, ama izlerken hiç mümkün olmuyor. Eğer bana filmi bir hikaye olarak beğendin mi diye sorsanız cevap vermek çok zor olurdu. Ama diğer taraftan objektif görebilmek de eğlenceli –durum bu.

Sato: Böyle bir ilişkimiz var. Böylece hangi durumda olursam olayım ona her şeyi gösterip anlatabiliyorum. Ondan bir şey saklamak istemiyorum. 

Taka: Ona rahatça “Bir sonraki albümümüz nasıl olmalı sence?” tarzı şeyler sorabiliyorum. Takeru şarkılarımızı uzun zamandır dinliyor. Başkalarına böyle şeyleri sormam gerekmiyor.

Sato: Yakın zamanda derin bir sohbet yaptık. Ama arkadaşlığımızın ilk zamanlarında neler konuştuğumuzu hiç hatırlamıyorum. Önemli şeylerden bahsetmedik herhalde. 

Taka: Evet, son birkaç yıldır daha derin konularda konuşuyoruz. Son birkaç yılda Takeru “İnsanoğlu nedir?” gibi daha çok insanoğlunu sorgulayan sorular sormaya başladı. 

Sato: Hahaha

Taka: Onun “İnsanoğlu nedir?” gibi soruları var, değil mi? Kanımca buna kimse cevap veremez. Bu tarz bir iş yaptığımız için bazı şeyleri diğerlerinden daha farklı şekilde görebiliyoruz bazen. Daha gençken bunu fark etmemiştim, ama yirmilerimde yavaş yavaş farkına vardım ve olgunlaştım. Takeru’daysa, o çok zeki ve…aslında açık konuşmaktan başka bir şey yapmaz. Lafı nasıl dolandıracağını bilmez haha. Dosdoğru söyler ve ilginçtir ki yanlış hiçbir şey söylememiştir, bilirsiniz. Her zaman cevap arayışındadır. Bir “cevap” bulmak için benden farklı olarak oldukça araştırmacı bir zihne sahip. Onunla ilgili en harika şeyse, cevabı kesinlikle bulmasıdır. Cevabı bulur, özümser ve bir sonraki cevap için soru sormaya başlar. Bense eğer cevabı bilmiyorsam, konuşurken Takeru beni bir cevapla yüzleştirdiğinde nerdeyse şok olurum. “Aha, anladım” diye düşünürüm, “Belli belirsiz biliyordum bunu, demek gerçekten öyleymiş” veya böyle şeyler düşünürüm. O yüzden onunla olmak heyecan vericidir. O ve ben farklı dallardaki işlerdeyiz, ama ikimiz de bir performans ortaya koyan biri olarak aynı pozisyona sahibiz. Aynı yaştayız ve ona saygı duyuyorum, bu yüzden onunla birçok konu hakkında konuşabilirim. Cevapları sade ve aynı zamanda çok nettir. Söylemeliyim ki, bu noktada o etrafımdaki diğer insanlardan biraz daha farklı. Diğerlerinin söylediklerine başta şüpheyle yaklaşma eğilimine sahibim, çünkü daha çok küçükken şov dünyasına adım attım ve etrafımdaki insanlara güven duymadan yaşayan biriydim. Ama Takeru’ya böyle davranmama gerek yok. Dosdoğru konuşur ve söyledikleri kolay anlaşılırdır. Onun en hoş noktası bu diye düşünüyorum –o ilgi çekici biri ve bu benim sahip olmadığım bir şey.

Sato: Her insanın kendine özgü karakteri vardır. Aynısı sizin için de geçerli. Benden farklısınız, o yüzden sizi dinlemek istiyorum ve birbirimize saygı gösterebiliriz.

Taka: Yani, öyle ya da böyle biz her zaman…

Sato: Birlikteyiz.

Taka: Ama son zamanlarda cevapları bulamıyoruz. Ben biraz aptalım, o yüzden “insanoğlu” seviyesinde sorular sorduğunda, “Takeru-san hiçbir fikrim yok” diyerek pes ediyorum haha. Ama Takeru buna rağmen “İnsanoğlu ne kadar aptal acaba” gibi şeylerle devam etmeyi sürdürüyor.

Sato: ‘Alışıldık olan’ değersizdir’,örneği gibi. Bilgelik kelimesi yarattık. 

Taka: Doğru.

–Bu ne demek?

Sato: Bu akılda kalıcı bir kullanım, ama yanlış anlaşılabileceği için açıklayayım. Bu dünyada “yalan söylemek ‘alışıldıktır’” , “Başkalarını kandırmak ‘alışıldıktır’” , “Başkaları tarafından kandırılmak ‘alışıldıktır’”. Dünyanın durumu şu an tam olarak bu. Böyle insanlar büyük çoğunlukta demek istiyorum. “Diğerleri gibi olsam ne olur ki” demek doğru değil, kötü ya da yanlış olsa da görmezden geleyim demektir bu. Söylediğim için üzgünüm ama, örneğin yerleri kirletmek veya çöpleri ihmal etmek artık ‘alışıldık’ olmaya başladı. Günümüzde böyle durumlara çoğu insanın izin vermesi aslında hiç de “alışıldık” değil. Buna “normal olan bu” diyemezsiniz demek istiyorum.


<Bölüm 3 için Tıklayınız>


İng Çeviri: stephany-310 @ tumblr 1 - 2
TR Çeviri: Cage @ONEOKROCK_TR


Bu sitedeki tüm yazı ve çeviriler facebook.com/OneOkRockTurkey sayfasına aittir.






28 Şubat 2016 Pazar

Yazar CG | Kategori : , ,
Takeru × Taka Çapraz Sohbet <Bölüm 1>


Güney Afrika yolculuğundan aylar sonra sakin bir gecede Tokyo'da samimi küçük bir sushi barının tezgahında ONE OK ROCK'ın vokali Taka ve Sato Takeru ile birlikteydik.

Taka Nisan’da ve Sato Mart’ta doğduğu için aynı yılda okuldaydılar. Ve ikisi de birbiri hakkında açıkça şöyle dedi, "O benim erkek arkadaşım, o benim kız arkadaşım, en yakın dostum, kocam, karım." Bu durum "en yakın dost" sözünün ilişkilerini ifade etmeye yeterli olmadığını gösteriyor; sanki bir şey eksik, bir şey yanlış. 

Biri aktör, diğeri müzisyen. Bulundukları sahne farklı, ama birbirlerine saygıyla destek oluyorlar, sorunlarını ve derinlerdeki düşüncelerini birbirleriyle açıkça paylaşıyorlar.

Taka'nın gözünde Sato Takeru nasıl biri, Sato Takeru'nun gerçek yüzünü en iyi kim biliyor? Ve Sato Taka hakkında neler diyor? Birbirlerinde hoşlarına giden şeyler ne? Neler için empati hissediyorlar?

Bu 25 yaşındakiler, ilk biralarını tokuşturduktan sonra favori suşilerini yiyerek içki eşliğinde anlatmaya başladı.

-Birbirinizi ne kadar zamandır tanıyorsunuz?

Sato: Tamam, o zaman tanışmamızla başlayalım. Ben ONE OK ROCK'ı bir dizideki yan rolüm sırasında tanımaya başladım. Lise 2. sınıfta keşfedilmiştim ve 3. sınıfta bir gece yarısı dizisinde ilk çıkışımı yaptım. Ve dizideki aktör ve şarkıcı olan rol arkadaşlarımdan biri söyledi. Dedi ki, "Lisede sınıf arkadaşlarımdan biri ONE OK ROCK adlı bir rock grubunun üyesi ve grubun vokali muhteşem bir şarkıcı ve süper etkileyici. Neden dinlemeyi denemiyorsun?" Eğer doğru hatırlıyorsam fast food restoranlarından birindeydik. Kulaklıkların biri onda biri bende aynı zamanda hamburgerlerimizi yerken bir şarkılarını dinledik. Şarkı ‘Do you know a Christmas?*’tı ** (kendi yapımları bağımsız CD) Taka’nın vokaliyle başlıyordu ve sesini duyduğum anda “Bu adam dehşet! Çok iyi bir şarkıcı!” diye düşündüğümü çok net hatırlıyorum. Sonrasında ONE OK ROCK’ın Taka’nın okul festivalinde sahne alacağını duydum ve onları görmeye gittim. O sırada lise 3. sınıftaydım.

Taka: Takeru'nun orda olduğunu bilmiyordum, değil mi? 

Sato: Tabi ki. Henüz birbirimizle hiç karşılaşmamıştık. Ama konseri gördüğüm o an, "Çok iyi, adamlara bak! Bu da ne böyle!?" diye düşünmüştüm. Sadece şarkılar değil, tüm performansları süper havalıydı. Böylece ONE OK ROCK hayranı oldum. O zamanlar, OOR üyelerinden Ryota ve Toru Amuse'un (yapım şirketi) yurdunda kalıyordu ve ben de aynı zamanlar iş yoğunluğundan işe yurttan gidip geliyordum. Böylece Ryota ve Toru'ya "Ciddiyim, OOR çok müthiş!" diyordum. (dökümanlara bakıyor) OOR ilk çıkışını ‘内秘心書’ (Naihi Shinsho- 25 Nisan 2007'de yayınlandı) ile yaptı, değil mi? Klibini izledim ve "Çok mükemmel!" diye düşündüm. Ve konserlerine gitmeye başladım, sonrasında da bu devam etti. Sonra, sanırım Taka farketmiş olmalı ki, "Sato Takeru isimli kişi sık sık bizi görmeye geliyor" dedi. Ama birden her şey gizemli bir şekilde farklı bir hale büründü. (gülüyor)

Taka: Hatırladığıma göre  SHIBUYA-AX'taki konserimizdi. Takeru ilk defa sahne arkasına bizi kutlamaya geldi. Yabancılara karşı çok çekingendim, ama "OOR'ı seviyorum" dediğinde çok mutlu olmuştum. Ve biraz coşku hissettim ve "Teşekkürler. Bir ara birlikte takılalım" dedim. Ve birbirimize telefon numaralarımızı verdik, sanırım?

Sato: Hayır, vermedik, hayır. (gülüyor) Kesinlikle vermedik. Ondan sonra bir süre karşılaşmadık. Uzun süre OOR hayranlarından biriydim sadece. Naihi Shinsho sonrasındaki single ‘努努-ゆめゆめ-‘ (Yume Yume- 25 Temmuz 2007'de yayınlandı) ve sonrasındaki  ‘完全感覚 Dreamer’ (Kanzen Kankaku Dreamer- 3 Şubat 2010'da yayınlandı). Muhtemelen Kanzen Kankaku Dreamer zamanları arkadaş olduk, değil mi?

Taka: Ah, öyle miydi? Kaç yaşındaydık? Yirmi civarı mı?

Sato: En az yirmi civarı. Yani, hatırladığıma göre diğer OOR üyeleriyle zaman zaman selamlaşıp konuşuyorduk ama bu adamla hiç konuşmamıştım. Sahne performansı çok iyiydi, ama insan olarak nasıl biri olduğunu bilmiyordum. Bu yüzden aramızda bir tür mesafe varmış gibi hissediyordum biraz. Sonra bir gün Harajuku'da alışveriş yaparken seni gördüm.

Taka: Ne? Bunu hiç hatırlamıyorum.

Sato: Taka o zamanlar fazlasıyla sadeydi, anlarsınız ya. Ortak bir arkadaşımız ordaydı, böylece çok az konuştuk ve onun dikkat çekmemeye çalışan biri olduğunu düşündüm. Sonrasında defalarca karşılaştık ama yine de arkadaş olmamız oldukça uzun zaman aldı haha. Sonunda utangaçlığımızı aştık ve birbirimizle konuşmaya başladık. Grubun bir hayranı olduğum için durmadan, "OOR cidden müthiş!" diyordum ve Taka "Teşekkürler" diye yanıtlıyordu. (gülüyor)

-Bu ne zaman oldu?

Sato: Hiç hatırlamıyorum.

Taka: ‘Kamen-Rider Den-O’ başladığı zaman mıydı?

Sato: Çok sonra. 20 ya da 21 yaşındayken? Hayır, sanırım 19 yaşımdayken. Hiçbir fikrim yok. Herneyse, yemek için çıktık ve "Kış bizi yalnızlaştırıyor, değil mi?" diyerek güveçlerimizi yedik haha. Sanırım ikimiz de kolayca yalnızlaşıyoruz. Ve sonrasında birden düzenli olarak buluşmaya başladık. Nakameguro'daki tavuk güveci restoranı mıydı? 

Taka: Evet, evet. Genelde oraya giderdik.

-Eminim birlikte bir sürü anınız vardır, ama aklınızda en çok kalan hangisi? 

Taka: Yakın arkadaşlarımızla Chiba yerleşkesindeki Tateyama’ya gitmiştik. Yolda benzinimiz bitmişti. Berbattı ve daha birçok sorun yaşamıştık ama bence en eğlencelisi o gündü. Doğum günümde toplanmak için bir otelin suit odasını tutmuşlardı ve benim için parti düzenlemişlerdi. Daha heyecan verici bir doğum günü olamazdı. 

Sato: Hepimiz otelde kaldık ve ertesi gün tüm erkekler, hepimiz Disney Sea’ye gittik. Ama şu adam hiçbirine binemez.

Taka: Ben bir korkağım. Hiçbirinden hoşlanmıyorum.

Sato: Ona “Sorun olmaz. Sadece dene, ne kadar zevkli olduğunu anlayacaksın.” dedim ama o “Hayır, hayır, hiç de eğlenceli değil. Kesinlikle imkansız” dedi. Ama onu isteği dışında binmeye zorladık ve dediği gibi hiç de eğlenceli olmadı... 

Taka: Çok sinirlenmiştim, biliyorsun, haha. Ama o gün inanılmaz heyecanlıydı. 

Sato: Bir dönem aramızda akılda kalıcı doğum günü kutlamaları furyası patlak vermişti. Bunu başlatan Taka’ydı. Benim doğum günümü böyle süper şekilde kutlamıştı. Önce her zamanki gibi yiyecek faslı oldu. Birkaç yetişkin arkadaşımız vardı ve genelde birinin doğum gününde onlarla buluşup bir şeyler yerdik. Ama birçok arkadaşımız aynı şeyi söylerdi, bilirsiniz, hepimizin bir arada olmasının zor olduğunu. Bunun gayet farkındaydım, bu yüzden içlerinden sadece beş-altısı bile bir araya gelse mutlu olurdum. Yemeyi bitirdikten sonra aniden bana göz bandı ve kulaklık takıldı. Görüşüm ve duymam engellenerek başka bir yere götürüldüm. Restorandan o şekilde çıkarılıp bir arabaya bindirildim. Bana “şimdi göz bandını çıkar” dedi ve bir limuzinin içinde olduğumuzu gördüm. “Bu limuzini senin için hazırladım” dedi, şampanya içtik ve bazı güzel manzaralı yerlerde fotoğraflar çektik. O gün çok mutlu olmuştum, hatırladın mı? Saat gece 23:30’a geliyordu. Bana tekrar göz bandı ve kulaklık takıldı. Bir süre yürüdük, nereye götürüldüğüm konusunda merak içindeydim. Bana “Şimdi çıkarabilsin” dedi ve bu sefer kendimi bir teknede buldum. Tüm arkadaşlarım, hatta artık görüşmeyi kestiklerim bile, hepsi oradaydı.

-Muhteşem!

Sato: Ve saat tam 12’yi gösterdiğinde herkes “Doğum günün kutlu olsun!” dedi ve ONE OK ROCK benim için bir konser verdi. 

Taka: Evet. Ve bu Disney Resort’a gitmemizden sonra oldu. Sana iki katıyla ödemiş oldum. 

Sato: Bana göre Taka benim için çok fazla şey yaptı, bu yüzden bir sonrakinde ona daha fazlasını yapmayı planladım. Taka’nın doğumgünü için yeni bir mikrofon yaptırdım.  

Taka: Evet. Ve tüm tur boyunca onu kullandım.

<Bölüm 2 için Tıklayınız>


İng. çeviri: stephany-310 @ tumblr 
TR Çeviri: Cage @ONEOKROCK_TR

Bu sitedeki tüm yazı ve çeviriler facebook.com/OneOkRockTurkey sayfasına aittir.




27 Şubat 2016 Cumartesi

Yazar CG | Kategori : ,

Hiç kimsenin tüm müzikleri ve isimleri bilmesinin mümkün olmadığını söylerim hep, ama benim işimde bu yapılabilir. Her zaman farklı müzisyenlerle yüz yüze röportaj fırsatım olduğu için çok şanslıyım ve bu sohbetler sayesinde onları daha iyi tanıyabiliyorum. Mesela konuşurkenki tavırları, farklı şeylere bakışları, diğer grup üyeleriyle röportaj öncesi ve sonrasındaki iletişimleri gibi tüm bu ayrıntılar onların farklı yönlerini de anlamamı sağlıyor.

 

ONE OK ROCK ismini ilk defa 2013’te, Hong Kong’daki ilk konserlerinden birkaç ay önce duymaya başlamıştım. Şarkılarını dinlediğimde “Clock Strikes” ve “Jinsei x Boku=” albümlerine aşık olmuştum. Sonrasında bire bir röportaj yapma ve onların bakış açılarını anlama şansımın olması işimi sevme ve ondan asla bıkmama sebeplerimden biridir.

 

Japon müzisyenlerle konuşurken her zaman biraz kısıtlanmış konuşulur, genelde soruların önceden çıktısı verilir. Bu defa geçen seferki gibi röportaj gene 30 dakikaydı. Sorular önceden verilmiş olmasına rağmen müzik hakkında konuşmaya başladığımız anda çok doğal ve içten geldiği gibi bir sohbet yaşadık. ONE OK ROCK’la yaptığım bu iki görüşme bende pozitif etki bıraktı. Japonya’daki müzik sektörü ve duruşları tüm Asya ülkeleri içinde hala en güçlüsü.

 

Röportaj, ONE OK ROCK’ın Hong Kong ‘Asiaworld Expo SkyCity’deki konserinin bir gün öncesine, Marriott Hotel saat 16:45 oda numarası 4 olarak ayarlanmıştı. Oraya vardığımda onlar bir önceki görüşmenin fotoğraf çekimlerini yapıyorlardı. Taka beni gördü ve sıcak bir şekilde karşıladı. “Seni tekrar gördüğüme sevindim!” demesi beni çok mutlu etti.

 

Röportajdan önce birkaç fotoğraf çektik. Dört üye de tam karşımda oturuyordu, sağdan sola Ryota, Tomoya, Toru, Taka sıralamasındaydılar. Taka’nın ortalarında durmuyor olmasına şaşırmıştım. Ben tam Tomoya’nın karşısındaydım ve o bana en uzak noktadaydı. Mikrofonu Taka’ya doğru ayarlamayı düşündüm ama ona hayran odaklı davranmış olacaktım, o yüzden ortada bıraktım. Neyse ki üyelerin hepsi röportaj boyunca aktifti, konuşma neşeli geçti ve çok güldük. İşte sorular ve cevaplar:

 

-Yeni albümünüz 35xxxv’de, albüm giriş müziği “35xxxv” Taka tarafından yazılan enstrumantal bir parça ve arkasından da “Take me to the top” şarkısı geliyor. Neden bu şekilde?


Taka: Bir film izlerken hikayenin bazı sahnelerini hatırlamanızı sağlayan bir müzik olur genelde. Albümdeki girişi ve “Take me to the top”ı belli bir sıralamaya göre yazdım, bir film introsundaki gibi ifade etmek istedim. Film izlemeyi severim ve açılışın verdiği bu his hoşuma gidiyor.

 

-Bu albümde 5 Seconds Of Mars, The Used gibi gruplarla da iş yapmış Colin Brittain ile çalıştınız. Süreç nasıl geçti?


Taka: Onunla John Feldmann aracılığıyla tanıştık. Bir önceki albümde John’la çalışmıştık ve bize Colin’i önerdi. Görüştüğümüzde benzer tarza sahip olduğumuzu fark ettik. Böylece serbest bir çalışma ortaya koymaya karar verdik ve farklı fikirlerin üstüne gittik.

 

-ONE OK ROCK, artı John Feldmann ve Colin Brittain, aranızdaki iletişim nasıldı?


Taka: Take me to the top ve cry out gibi albümdeki 3 şarkı için birlikte çalıştık. Başta ben şarkının tarzı ve ne yönde olacağına karar verdim ve hatta bir kısmını yazdım. Sonrasında John ve Colin ile üstünde düşündük. Sonucunda da içimize sinen birkaç birlikte çalışma çıkardık.

 

-Geçen sene ONE OK ROCK’ın 10. yıl dönümüydü. Daha önce yurt dışına açılmak istediğinizi söylemiştiniz ve şimdi bunu başardınız. Geçtiğimiz bu 10 yıl için neler hissediyorsunuz?


Taka: Şimdiden 10 yıl oldu mu?


Toru: Evet, çok çabuk geçti. Geriye dönüp bakınca dördümüz hep birlikte ileriye gittik, açıkçası birimiz bile eksik olsak bunu başaramazdık. Bugün hala bir aradayız, çünkü aynı hedefe sahibiz ve inanıyorum ki birlikte kalmaya devam edersek bizi hiçbir şey durduramaz.

 

-Son albümünüz Oricon listesinde 1 numaraya yerleşti. Önceki son 2 albümün listenin 2 numarasında kaldığını düşünürsek bu güzel bir ilerleme. Böyle şeyler grup ve müzisyenler için önemli mi?


Taka: Şampiyon olmayı seviyorum ve tabi ki albüm 1 numaraya çıktığı için mutluyuz. Ama aslında çok da önemli değil, çünkü sadece kısa bir dönemi temsil ediyor, kalıcı değil. Bu yüzden çok umursamıyoruz.

 

-Birkaç yıldır yurtdışında tura çıkıyorsunuz. Yabancı ülkelerde sahne almanın en büyük getirisi nedir?


Taka: Japon hayranlarımızı seviyoruz, hatta yurtdışı konserlerimizden sonra daha da sevmeye başladık. Onlar bizim için özel ve tüm güçleriyle destek veriyorlar. Yabancı ülkelerde atmosfer ve seyircilerin tepkisi bölgesel kültüre göre değişiyor. Bu sayede oradaki sektörü anlama şansımız da oluyor. Büyük avantajı var.

 

-Geçmişte unutamadığınız herhangi bir yurtdışı konseriniz oldu mu? Her seferinde daha fazlasını elde etmek için bir istek duyuyor musunuz?


Taka: Birini seçmek zor ve seçmenin mümkün olmadığı tüm bu konser turlarına devam etmek istiyoruz. Turda bizi motive eden enerji de bu. Her seferinde bir öncekinden daha iyisi olsun istiyorum. Felsefem “Bugün dünden daha iyi olmalı”

 

-Yeni albümle ilgili herhangi bir haber var mı?


Taka: Evet, bu sene yeni bir müziğimiz olacak, 2016’da çıkarmayı düşünüyoruz.

 

-Bunu Ryota’ya sormak istiyorum. Red Hot Chilli Peppers’dan Flea sayesinde bas çalmaya başladığını söylemiştin, neden? Çoğu insan sahnede bas gitaristin diğer üyelerden daha önemsiz olduğunu düşünür, bu konuda ne düşünüyorsun? Niye bir bas gitarist olmayı seçtin? Çoğu basçı bas gitar sesinin kalp atış sesine benzediğini söyler, sen de aynı mı hissediyorsun?


Ryota: Haha, Flea’yı seviyorum, beni çok etkiliyor. Onun sahnedeki vahşi performansını ve hareketlerini uygulamak istiyorum. Çok havalı ve bir tarzı var. Flea’yı sevdiğim için Toru bana bas gitara başlamamı önerdi ve beni bu zamana kadar getirdi. Kalp atışı (elini kalbine koyuyor), ben öyle hissetmiyorum. Şu ana kadar kimseden de duymamıştım. Ama eğer gerçekse, bir insanın gerçek hislerini tam anlamıyla gösterebiliyor demektir.

 

-Toru, sen Smashing Pumpkins ve Foo Fighters seviyorsun. Billy Corgan ve Gave Grohl etkisiyle mi başladı?


Toru: Foo Fighters’ı seviyorum. Sadece bir üye değil, grup bütün olarak hoşuma gidiyor. Sahne performanslarından müziğe tutumlarına kadar her şeyleri çok iyi. Aslında en az onlar kadar güçlü birçok yabancı grup da var.

 

-Hala en çok Gibson Les Paul gitarı mı seviyorsun? Gibson’dan ilk gitarını? Şu anda kaç gitarın var?


Toru: Evet, sevdiğim markalardan biri de o. Ama çok ağır bir gitar, o yüzden artık nadiren kullanıyorum. Hmm, şu anda 15 gitarım olmuş olmalı.

 

-Senin sıran Tomoya. Diğer üyeler içinde en az profile sen sahipsin ve internette seni araştırmak oldukça zordu. Bu senin karakteristik özelliğin mi?


(Herkes gülüyor)


Tomoya: Gerçekten mi? Neden? Hep instagramı güncellerim ve her zaman fotoğraf yüklerim!


Ryota: Açıkçası biz bile nelerden hoşlanırsın ve hangi müzisyenleri seversin bilmiyoruz. Süper az profile sahipsin! (Herkes gene gülüyor)

 

-O zaman, en sevdiğin baterist?


Tomoya: Belirli biri yok. Geçen sene yurt dışı turundayken farklı gruplarla tanıştık ve performanslarını izledik. Her grubun kendine has bir havası, her müzisyenin kendine özgü bir karakteristiği vardı. Başarılarının sebebinin de bu olduğuna inanıyorum. Hepsinden çok fazla şey öğrendim, o yüzden kolay kolay birini seçemem.

 

-Tamam, bu son soru. ONE OK ROCK’ın kendi içindeki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız? Kardeş? Aile? Veya iş arkadaşları?


Taka: Bence saydıklarınızın hepsi. Doğruyu söylemek gerekirse üyelerle ailemden daha fazla zaman geçiriyorum.  Bu yüzden aramızda iyi bir ilişki var. Kan bağımız olmasa da derin bir bağa sahibiz.

 

Source/İng. çeviri: lhmvic @ instagram


TR Çeviri: Cage @ONEOKROCK_TR


Bu sitedeki tüm yazı ve çeviriler facebook.com/OneOkRockTurkey sayfasına aittir.



19 Şubat 2016 Cuma

Yazar OOR Turkey | Kategori : , , ,
*Bölüm 1 için TIKLAYIN


Son single’ları ‘Mighty Long Fall/Decision’ The Used gibi grupların yapımcısı olarak bilinen John Feldmann ile birlikte yapıldı. Japonya’daki müzik yapımından tamamen faklı şekilde Los Angeles’ta gerçekleşen kayıt, sahip oldukları sounda farklı bir hava verdi. Son çalışmalarından bir yıl sonra yaptıkları bu single’a nasıl düşüncelerle yaklaştılar?

“Her zaman elimi çabuk tutup yapmak istediğimiz bir sonraki şeye ilerlemek istiyorum”



Şimdi single ile ilgili konuşalım. “Mighty Long Fall/Decision” ilk defa yapımcı olarak John Feldmann’la çalışıp kayıtlarını Amerika’da yaptığınız bir single, değil mi?  

Taka : Evet. Amerika’da yapımcı bir nevi grup üyesidir. Daha önce hiç bu tarz bir konsept yaşamadığımızdan her şeyi onun ellerine bırakmak beni biraz korkutmuştu. 

Çalışmalar başlar başlamaz tüm bu korkular gitti mi? 

Taka : Aynen öyle. Ona istediğimiz her şeyi anlattık ve devamında ona sonuna kadar güvenmemizle kayıt tamamlandı. Her iki tarafın da daha önce karşılaşmadığı (*diğerinde ilk defa gördüğü) şeyler vardı ama konuşmalarımızın sonu hep hemfikir olmamızla sonuçlandı. Böylece gereksiz ayrıntılarla uğraşmak zorunda kalmamak beni memnun etti.

Kayıt aşaması nasıldı?

Toru : John ön kayıt ve kayıt aşamasını kısa sürede tamamlayan çok pratik zekalı biri. Düşündüğü şeyi hemen hayata geçirebiliyor. Biz daha bir çözüm bile yakalayamamışken sorunları çabucak halletmiş oluyor, bu da çalışmayı derli toplu tutuyor. Yapım ve kayıt aşamasını onun tarzıyla yapmak, çalışmaya daha fazla unsur eklemek için bize zaman kazandırmış oldu.

Her şey sıkıntısız gitmiş gibi.

Ryota : Öyle oldu. John’la yaklaşık 2 hafta çalıştık. İlk 3 gün ön yapım aşamasıydı, kalanı da kayıtla geçti. Tüm süreç ilginç şekilde sorunsuz gitti, öyle ki kaydın yanı sıra dinlenme günlerimiz bile oldu. 

Tomoya : Stüdyoya girdiğimizde çok kısa sürede bir şarkıyı bitirebiliyorduk ve istediğimiz şekli aldığında hemen kaydını yapıyorduk. Çalışma sonunda parça kusursuz şekilde tamamlanmış olarak önümüzde oluyordu. Japonya’dakinden tamamen farklı bir tarzı olduğundan yapım heyecan vericiydi. 

ONE OK ROCK’ın belgesel filmi “FOOL COOL ROCK! ONE OK ROCK DOCUMENTARY FILM”inde “Decision” tema müziği oldu; “Mighty Long Fall” da “Rurouni Kenshin~ Kyoto Inferno” filminin soundtrack’inde kullanıldı. Yapım sırasında bununla ilgili bilginiz var mıydı? 

Taka : Kendi belgesel filmimizin müziği olan “Decision”ı yaparken belgeselle ilgili pek bilgim olmadığından bilmiyordum. “Mighty Long Fall”u ise filme uygun olmasını düşünerek yapmadım, filmin bir parçası olabilecek şekilde yaptım. Bir önceki “Rurouni Kenshin” filminin soundtrack’ini yapma onurunu da yaşamıştık. Filmin başkarakterini canlandıran en iyi dostum Sato Takeru ile tekrar aynı filmin içinde olmak istedim. Yönetmenle konuşmak ve filmi önceden izleme şansımın olması bende bu film için havalı bir bitiş jenerik müziği yapma isteği yarattı, ve aynı zamanda ONE OK ROCK müziğinin yeni rengini de taşıyacaktı. Önceden beri çok istediğim böyle bir düşüncem vardı.



3. parça olarak eklenen “Pieces of Me” şarkısının farklı bir stüdyoda kaydedildiğini duydum. 

Taka : Daha önce Simple Plan gurubunun çalışmalarıyla ilgilenmiş olan Arnold Lanni’ye bu şarkının yapımcılığını yapması isteğiyle gittik. Stüdyosu kaldığımız yere 2,5 saat gibi uzak bir mesafede olduğu için çalışma esnasında diğer evinde kalmamıza izin verdi.

John’la karşılaştırılınca çalışma şekli nasıldı? 

Taka : John hızlı çalışmaya eğilimliydi. Arnold’sa şarkı yaparken çok dikkatli çalışan biriydi. Çalışırken onunla çok vakit geçirdiğimizden bu farka ayak uydurmakta zorluk yaşamadık. 

Toru : Müziğe tutkuyla bağlı biri olduğu için iyi bir parça yaratmakla ilgili güçlü içgüdülere sahipti. Kendine ait bir soundu vardı, enstrüman çalışımızı ve soundumuzu ona uygun hale getirmek için tatmin olana kadar arayışa devam ediyordu. Stüdyosunun tek kötü tarafı gündüz bile karanlık olmasıydı ve etrafında hiçbir şey yoktu. Daha aydınlık, geniş alanlı bir yeri tercih eden biri olduğumdan karanlık bir stüdyoya kapanıp çalışmak benim için sıkıntılı oldu. 

Gördüğüm kadarıyla “JinseixBoku=” albümünüzden itibaren Asya-Avrupa turu, belgesel filmi ve Amerika’da kayıt yapmak gibi yeni şeyler denediniz.

Taka : Amerika’da kayıt yapmak her zaman istediğimiz bir şeydi ve gerçekleştirmek için kendimize güveniyorduk. Eğer Japonya’da her şeyi mahvedersek, tamamen çamura saplanabilirdik (*kötü bir şey yaşayıp tüm kapılar bize kapanırsa, hiçbir şey yapma şansımız kalmazdı). Ama bizim prensibimiz her zaman elimizi çabuk tutup yapmak istediğimiz bir sonraki şeye ilerlemektir. Bu fikir bana bunun en iyi seçim olduğunu düşündürdü. Ayrıca bu çalışmamızla dinleyicilerimizi şaşırtacağımızın da farkındayız.

Hem single yapım aşamasıyla hem de Vans Warped Tur’la yenilikler denemeniz büyümek adına grupta çok fazla şeyi değiştirmiş olmalı. 

Taka : Bunu tek bir kelimeyle ifade etmem mümkün değil, kesinlikle değişen çok şey oldu. Vans Warped Tur’a katılmak bizde birçok şeyi değiştirdi ve gelecekteki ONE OK ROCK için daha fazla büyük hedef oluşturdu.


Bu sitedeki tüm yazı ve çeviriler facebook.com/OneOkRockTurkey sayfasına aittir.

Röportajı yapan : Leyna Miyakawa
Kaynak : AP JAPAN Ağustos 2014
Fotoğraflar: 23chan
İngilizce Çeviri: Dessy @dnooriani.wordpress 
TR Çeviri: Cage @ONEOKROCK_TR

18 Şubat 2016 Perşembe

Yazar OOR Turkey | Kategori : , , ,

Temmuz ayında başlayıp yaklaşık 1 ay süren Vans Warped Tour’la ONE OK ROCK Amerika rock sahnesine akıllara kazınan bir iz bırakmış oldu. 80’den fazla yetenekli grubu tek bir alanda bir araya getiren tur, düşüncelerini ve bakış açılarını göstermenin harika bir yolu. Kuzey Amerika’daki tüm dünyanın ilgisini kazanmış büyük festivallerinden biri olan bu turda grup neler görüp hissetti? Onlara düşüncelerini sorduk. 



“Bize yurtdışı ile ilgili ders oldu, bu kadar zor olacağı aklımın ucuna bile gelmemişti”

İlk Vans Warped Tur’unuzun nasıl geçtiğini gözden geçirirsek bize neler anlatırsınız? 

Taka : Eğlenceliydi. Gitmeden önce geçen sene Vans Tur’a katılmış olan Crossfaith ile görüştük ve oradaki sorunlarla ilgili konuştuk. “Oldukça zorlu görünüyor” diye düşündük ve korktuk. Tur başladığında her şey tam da anlattıkları gibiydi, ama zorluğunu aklımıza getirmeden her gününden keyif aldık. Aynı zamanda kalbimizi kıran bir şey de vardı.  

Öyle mi?

Taka : Belki orada alışıldık bir şeydir, mesela, tanıdığımız bir grup üyesi sahnemize gelir, şöyle bir göz atar, kafasını çevirip gider. Öyle zamanlarda yurt dışıyla ilgili öğrenmemiz gereken daha çok şey olduğunu düşündüm. 

Ama sahneniz müthiş etkili görünüyordu.

Taka : Bence de öyleydi. Hayranlar Japonya, Asya veya Avrupa’yla aynıydı. Herkes eğleniyordu ve çok heyecanlıydı. Maalesef Vans Warped Tur’da her grubun 30-40 dakika civarı çok kısa bir performans süresi vardı. Sahne atmosferi Japonya’dan çok değişik olduğundan biz de farklı bir yaklaşım kullanmak zorunda kaldık. 

Şarkı listesi ve nasıl performans göstereceğiniz gibi şeyleri mi kastediyorsun? 

Taka : İkisini de kapsıyordu tabi ki, ama kastettiğim şey bu turda hiç prova şansımız olmaması ve enstrümanlarla çok fazla sorun yaşamamızdı. Bu yüzden sahnede yaşayabileceğimiz olası her sorun için pratik bir şeyler hazırlamamız gerekti, böylece varsayımlarda bulunmak yerine ortama ayak uydurmaya daha fazla odaklandık. 

Çok mu fazla sorun yaşadınız?

Taka : Çok yaşadık. Özellikle Ryota’nın basının sesinin çıkmaması sorununda. 

Ryota : Durmadan sorun yaşıyordum, ama sonra buna alıştım. Bir şekilde işlerin yürüyebileceğini bildiğim ve bununla başa çıkabildiğim için sorunu kafaya takmamaya başladım.

Toru : Diğer sorun konserlerin açık havada olmasıydı. Kum fırtınası veya yoğun yağış yaşandığında konseri durdurmak zorunda kalıyorduk. Ama herhalde tur yapmanın bir özelliği de bu. 

Hiç kültür şoku benzeri şeyler yaşadınız mı?

Taka : Zamanımızın büyük çoğunluğunu otobüsün içinde geçirdiğimizden tuvalet ve duşu dilediğim gibi kullanamadım. Japonya’ya döndüğümde özellikle bu ikisine sonunda kavuştuğum için çok mutlu olmuştum (gülüyor) 

Toru : Otobüsteki duşun suyu çok az akıyordu. Eve döndüğümde “Duşta su bu kadar çok akabiliyor muydu?” diye düşünüp şaşırmıştım. 

Ryota : Tuhaf gelecek ama ben o duruma gitgide alışmaya başlamıştım. Şimdi bile 2 gün duş almasam rahatsız hissetmiyorum. 

Toru : Bu alışman gereken bir şey değil! (gülüyor) 

Taka ve Ryota Amerika’da bazı röportajlara katıldı, değil mi? 

Taka : Elimizden geleni yaptık.

Ryota : Çok az İngilizce konuşabiliyorum, o yüzden her şeyi Taka’ya bıraktım. 

Ama oldukça akıcı iletişim kurmuşsunuz anlaşılan.

Taka : Hayır, bence turun en zor kısmı bu röportajları yapmaktı. 

Ryota : Röportajı yapanlardan yavaş konuşmalarını istiyorduk, ama sonunda hepsi hızlı konuşuyordu (gülüyor). İlk röportaj hiçbir şey anlamadığım için berbattı. Ama gün geçtikçe konuşmalarına alıştım ve sadece soruları anlamaya başladım. Ama İngilizcede uzun cümle kuramıyordum. Amerika’da farklı gruplardan birçok arkadaş edinmem sayesinde daha fazla öğrenmeye çalıştım.

Hangi gruplarla yakınlaştınız? 

Taka : Ghost Town ve ISSUES üyeleriyle iyi anlaştık. Özellikle ISSUES vokalisti Tyler her zaman otobüsümüzdeydi. Bir şey olduğunda hep bizimle geldi. Çocuk ruhlu ve eğlenceli biri. ISSUES, Vans Warped Tur’un Kick-off Party (*açılış partisi) sahnesini de paylaştığımız grup.

Toru : Amerika’da popüler olduklarından ve bu tura katılan tek Japon grup biz olduğumuzdan nasıl iletişim kuracağımız hakkında hiçbir fikrimiz yoktu en başta. Ama Ryota Tyler’ı barbeküye çağırdı ve sonrasında arkadaş olduk. 

Ryota : Turda nerdeyse her gece barbekü yapıyorduk ve daha fazla arkadaşım olmasını istediğimden cesurca gidip ona sordum. Sonrasında arkadaş çevremiz gittikçe genişledi. 

Toru : Herkes çok az arkadaşımız olduğunu ve bu festivale ilk defa katıldığımızı biliyordu, o yüzden performans sonrası bizi çağırmaya başladılar. Böylece Pacific Dub ve Crown the Empire’ın birçok üyesiyle sohbet edebildik. Ayrıca dünya kupası zamanı Amerika ve Asya ekibi kurarak futbol maçı yaptık. 


“Müziğimiz için çok önemli şeyler kazandık” 

Bir tanışma arkasından başkasını getirdi yani. 

Tomoya : Bizimle aynı sahneyi kullanan Watsky ile de iyi anlaştık. Aynı sahnede olduğumuzdan onların performansını hep izledik ve bence çok iyilerdi.

Ryota : Watsky’nin performansı çok başarılıydı. Kaç kere izlersem izleyeyim hiç bıkmadım. 

Taka : Ve son günümüzde sahneye ONE OK ROCK tişörtüyle çıktılar ve free-style rap olarak “Nothing Helps” ve “Deeper Deeper”ı coverladılar.

Tomoya : Son günümüz olduğunu biliyorlardı. O gün bize sürpriz yapmak istediklerinden onları kesinlikle izlemeye gelmemizi söylediler. Bize heyecan verdi, ama şarkılarımızı söyleyecekleri hiç aklımıza gelmemişti. Çok duygulanmıştım.

Taka : Ve son günümüzde kıdemli birçok grubun üyesi sahnemize gelip konseri izlediler. Sahneye çıkma saatimizde Yellowcard üyeleri diğer grupları çağırdı ve bize elleriyle tünel yaptılar. 

Ryota : Çok etkileyici değil mi?

Taka : Çok duygulanmıştım, hepsinin değerli arkadaşlığını devam ettirmek istedim. Turun sadece yarısına katılmıştık, tümüne katılmış olmayı diledim. 

Tur hayatınız nasıldı?

Toru : Otobüsümüz bir sonraki konser alanına diğerleriyle aynı zamanda yola çıkıyordu. O yüzden gece konser sonrası diğer grup üyeleriyle sohbet edip, zamanı geldiğinde otobüse dönüyorduk. Sabah olduğunda alana aynı ekiple varıyorduk. Böyle bir rutin vardı. 

Ryota : Konser saatimizi sabah öğreniyorduk. Bu yüzden hazırlıklara başlamadan önce performans sırasının açıklanmasını bekliyorduk. 

Yani performans listesi her sabah açıklanana kadar konser saatinizden haberiniz olmuyordu.

Taka : Erken saatte sahne aldığımız zamanlar oldu. Hatta uyandıktan 2 saat sonra bile konser verdik. Yavaş yavaş bu duruma alıştık. Daha önce bu tarz bir tur stili yaşamadığımızdan bizim için yeni bir durumdu. 

Vans Warped Tur’da çok şey öğrendiğiniz anlaşılıyor.

Taka : Kesinlikle öyle. Birçok hayranın beklediğini ve bizi izlemek için o kadar yol teptiğini görünce çok mutlu oldum. Ayrıca birçok başarılı Amerikalı grupla iletişim kurabilmek de muhteşemdi. 

Amerikalı grupların bakış açınıza katkısı olmuş gibi görünüyor.

Taka : O adamlarla iletişim kurup yakınlaştıkça grubumuzun geleceğiyle ilgili birçok şeyin de farkına vardım. Sonsuza kadar Japonya’da aktivitelerimize devam edebilir miyiz bilmiyordum. Öyle bir dönemde bildiğimiz tarz grupların bir araya toplandığı Vans Warped Tur’a katılabilmek için Amerika’ya uçabilirdik. Birbirimize saygı göstererek kendi müziğimizi yapabileceğimiz bir ortamı tecrübe edebilmek bana ilham verdi ve motivasyon sağladı.

Tomoya : Herkesle çok yakınlaştığımız için son gün veda etmek beni üzdü ve etkiledi. Herkes o kadar iyiydi ki bizi son dakikaya kadar bırakmadılar.

Taka : Eve gitme zamanımız geldiğinde ağladık.

Ryota : Diğer gruplar da ağladı.

Tomoya : Mümkün olduğunca alanda kalmak istediğimiz için otobüsümüzü bir sonraki gideceği yere gönderdik. Böylece gitmemiz gereken zamana kadar orda herkesle birlikte kaldık. Ayrılırken çok ağladım (gülüyor).

Ryota : Japonya’ya döndükten sonra da herkesle görüşmeye devam ettik ve bize geri dönmemizi istediklerini söyleyen mesajlar attılar. Bu tur sayesinde harika arkadaşlıklar kurduk.

Toru : Zamanlaması ve tur ekibi göz önüne alınınca böyle mükemmel bir tur daha yaşamamız mümkün değil bence. Bunu düşündüğümde bu tur bizim için eşsiz bir deneyim oldu diyorum. Alanda bütün o başarılı müzisyenleri bir arada görünce ve konuşunca fark ettiğim çok fazla şey oldu. Orda geçirdiğimiz her dakika bize yeni şeyler kattı.

Japonya’dayken yaşamadığınız tarzda şeyler mi?

Toru : Evet. Amerikalı gruplar bizden bambaşka bir duyguya sahipti ama hepimiz müzik için aynı tutkuyu hissediyor ve paylaşıyorduk. Bunu her gün bizzat yaşayabilmek bence bizim için harikaydı. 

Turdaki son gününüzden hemen önce Taka kendi instagram hesabından Japon hayranları için bir mesaj paylaştı. Japon olduğunu özellikle hissettiren bir şey yaşadığın için mi yazdın? 

Taka : Evet, bir sebebi var. Bu tura katıldığımızda Japon kimliğimizi hissettim ve nerde olursak olalım Japon meziyetlerine sahip olmamızla gurur duymamız gerektiğini düşündüm. Amerikalılar güçlü bir milliyetçiliğe sahiptir, ülkelerini sever ve onunla gurur duyarlar. Topraklarına ayak basar basmaz bunun farkına vardım. Ve instagramda kendi hesabımı açtım, böylece hayranların yorum ve tepkilerini direkt alabilecektim. Bloğumuza pek yazı yazmamıştım, instagram benim hayranlarla ilk direkt iletişim tecrübem oldu. “Japonya’ya çabuk dönün!” ve “Japonya’daki konserinizi iple çekiyorum!” gibi yorumları okumak bana bir an önce geri dönüp Japonya’daki hayranlarımla konser yapma isteği verdi.

*Devam edecek.


Bu sitedeki tüm yazı ve çeviriler facebook.com/OneOkRockTurkey sayfasına aittir.

Röportajı yapan : Leyna Miyakawa
Kaynak : AP JAPAN Ağustos 2014 
Fotoğraf: 23chan 
İngilizce Çeviri: Dessy @dnooriani.wordpress 
TR Çeviri: Cage @ONEOKROCK_TR