29 Şubat 2016 Pazartesi

Yazar CG | Kategori : , ,

Bölüm 1 için TIKLAYINIZ

Takeru × Taka Çapraz Sohbet <Bölüm 2>


Sato: O dönemde Taka kırmızı bir mikrofon kullanmak istemişti sanırım. Ama hiç kırmızısı olmadığından kırmızı banda sararak yaptığı mikrofonu kullanıyordu. “Aklıma gelmişken, Taka kırmızı mikrofon kullanıyordu” diye düşündüm ve normal bir mikrofon alıp bir sanatçıya nasıl bir süreçle kırmızıya döneceğini sordum ve üstüne sarmal şekilde siyah harflerle İngilizce bir mesaj yazdım, “Nesillerin birbirinin yerini alma zamanı geldi” (Ç/N: Bu çeviri röportajda Sato’nun Japonca söylediğinin çevirisidir. Mikrofonu yapan sanatçı Dexta Mega’nın instagramında paylaştığı, mikrofonun üstündeki tam yazı şudur: “Isn't it about time for the new generation to take the throne” / “Yeni jenerasyonun tahtı devralmasının zamanı gelmedi mi“



-Seni mutlu etmiş olmalı.

Taka: Daha iyisi olamazdı. Ağladım.

Sato: Ağladı. Ağlıyordu ama o doğum gününde Taka çok içmişti. 

Taka: Küfelik sarhoş haha.

Sato: “İçtiğim zamanı hatırlamıyorum, hatırladığım tek şey bana bir mikrofon verilmesi” demişti ama haha.

Taka: Eğer böyle şeyler yapmaya devam etmemiz gerekseydi banka soymaya giderdik, bilirsin. Böyle şeyleri geçici olarak yapmak istedik. Ne hatırladım. Bana bir hipnoz uzmanı getirtmiştin.

Sato: Ah, evet!

Taka: Ona hiç hipnotize edilmediğimi söylemiştim ve bir hipnoz uzmanı çağırdı. Gerçekten hipnotize olmuştum.  

Sato: Hipnotize edilmek istediğini söyledi ve gerçekten hipnotize oldu haha. Bunu bir vokaliste asla yapmamalısın çünkü boğazı hayati önem taşır, ama uzman dedi ki “Burada tonlarca wasabi var. Ama sana işaret verdiğimde tadı güzel gelecek, inan bana” 

Taka: Normal koşullarda yemiş olsam müthiş acı gelirdi ve ölmek isterdim. Ama hipnotizeyken tadı tatlıydı. 

Sato: Hipnozun etkisi geçtiğinde “Agh!” dedi haha.

Taka: Tadı kesinlikle acıydı. Asla ama asla yapmamak gereken bir şeydi. Yani, birlikte birçok şey yaşadık. Anlatmak için hatırlamamız gereken daha da fazlası vardır.

Sato: (Elindeki dokümanlara bakıyor) Eski anıları hatırlatıyor.

Taka: Evet, gerçekten öyle. Bu fotoğraf ‘C.h.a.o.s.m.y.t.h.’ videosunda kullanılan elleri gösteriyor. O günlerde yakın arkadaşlarım için bir şarkı yapmak istemiştim ve klibinde 7 arkadaşımın ellerini gösteren fotoğrafları yan yana koydum. Takeru’nun eli sağdan ikinci olan.


Sato: O benim mi, gerçekten mi?

Taka: Tam olarak bendeki gibi onun avuç içinde de ‘masukake’ çizgisi var (Ç/N: “akıl çizgisi” ve “kalp çizgisi” birleşik) Seninle ilgili çok anım var Takeru.

Sato: Kesinlikle. Bak ne diyeceğim. Eğer OOR Yokohama Arena’da üç gün konser verirse üçüne de gideceğim.

Taka: Üç gün kadar çok mu? Sana diyeceğim şey hahaha. Sıkılmaz mısın?

Sato: Asla sıkılmam. Ruh durumumun moduna göre değişir ama sebepsiz mutlu hissettirir. Sadece onları dinlemeye devam etmek istiyorum. Şarkıları otomatik olarak beni hislerle dolduruyor.

Taka: Ve tüm şarkıları ezberledin, tamamiyle, öyle mi? 

Sato: Konser DVD’lerini izledim. 

Taka: Ve hatta benim konserdeki konuşmalarımı ezberledin. 

Sato: Ve karaokede konuşmanı taklit ettim. 

Taka: Ve bana şarkıyı o kısım dahil söylettin. Daha utandırıcı bir şey olamaz!

Sato: Bana ne hatırlattı!! Arkadaş olduğumuzda, en başta, sana durmadan karaokede şarkı söylettiriyordum haha.

Taka: Bu adam çok kaba diye düşünmüştüm, ciddiyim, haha. Şarkı söylemeyeceğim dememe rağmen yüzünde kocaman bir gülümsemeyle karaokede şarkıları ayarlardı. 

Sato: Doğru. O dönem daha ilk zamanlarımızdı, arkadaşlığımızın en başıydı. 

Taka: Berbat biriydi. Başkalarının yapamadığı şeyleri teklifsizce yapardı. Nefret ediyor olsam bile. 

Sato: Ama artık Taka’nın o anki modunu okuyabiliyorum. Nefret ederek mi, yoksa zevk alarak mı şarkıyı söylüyor, biliyorum. Artık anlayabiliyorum. 

Taka: Başlarda en son bana şarkı söylettirirdi. 

Sato: Konserdeki konuşmaları dahil. Sadece şarkı söylemesini değil, konseri taklit etmesini istiyordum, mesela “Lütfen konserde kullandığın cümle olsun” diyordum haha. 

Taka: Onlar konser sırasında ağzımdan çıkan cümleler, bu yüzden kendim bile ne dediğimi bilmiyorum. DVD’yi defalarca izlemem. Ama Takeru tüm DVD’leri izlemiş, hepsini eksiksiz ezberlemiş ve heyecan duymuş, o yüzden isteksiz söyledim, anlarsınız ya. Ama belli bir bölümü atladığımda aynı şarkıyı baştan alıyordu. “Ne?!” diye düşündüm. (zoraki gülümseme) 

Sato: Ben de “Napıyorsun?” dedim. 

Taka: Evet, “Bir şey unuttun” dedin. Ama bana sorunun ne olduğunu söylemedin. Sadece durmadan “Bir şey unuttun” dedin. 

Sato: “CD’lerde yaptığın gibi aynı normal şekilde söylemen iyi değil”

Taka: “Konserdeki gibi söyle” 

Sato: Şu sözü tekrar etiğimde, ‘Omaera-no Jinsei-daro! (Bu senin kendi hayatın değil mi!?’)’ aramızda çok fazla patlama yapmıştı, değil mi?

Taka: Evet, gerçekten patlamıştı!

-Takeru-san, OOR’ın konser DVD’lerini defalarca izlemiş biri olarak, senin için en unutulmaz konser hangisiydi?

Sato: Hepsi. Yani…hepsi, ama Budokan’daki ilk konser ve Yokohama Arena’daki ilk konser, aslında hepsi iyi, ama tüm hepsinden, Zepp’deki konser. Taka’nın durumu berbattı ve bazen şarkı sırasında öksürük krizi geliyordu. Ama buna rağmen güzel konserdi. Her zamanki gibi iyi bir sesle söyleyemedi ama “şarkı söylüyor” hissini yaşadım ve şaşırtıcı şekilde iyiydi, onu ayırıyorum.

-Taka-san, sen Takeru-san’ın çalışmalarını gördün mü?

Sato: Çalışmalarımı nadiren gördün, değil mi?

Taka: Evet. Sadece favorim olanları izledim haha. Aktörler işlerini her zaman tek başlarına seçmiyorlar, değil mi? Ama favorim olanlarda hiçbir zaman hayalkırıklığına uğramadım. “Bitter Blood”ı çok seviyorum, en sevdiğim o. 

Sato: Watabe (Atsuro)-san hoşuna gidiyor, değil mi?

Taka: Evet, öyle. Ve Takeru’yu Watabe-san rolünde izlemek benim için çok yeni. Bu tarz bir dizide ilk defa oynadın, değil mi?

Sato: Evet, nadirdir.

Taka: Ve ‘BECK’ filmi bir grubum olduğu için bana daha yakın ve heyecan verici geliyor. Ama aslında Takeru’nun çalışmalarını objektif olarak izleyemiyorum. Takeru ve diğerleri ekrandayken elimde olmadan Takeru’ya bakıyorum. Bu yüzden bir hikaye olarak izleyemiyorum. Özellikle ‘Rurouni Kenshin’i defalarca izledim ama hiç objektif izleyemedim. Dönüp baktığımda objektif olabiliyorum, ama izlerken hiç mümkün olmuyor. Eğer bana filmi bir hikaye olarak beğendin mi diye sorsanız cevap vermek çok zor olurdu. Ama diğer taraftan objektif görebilmek de eğlenceli –durum bu.

Sato: Böyle bir ilişkimiz var. Böylece hangi durumda olursam olayım ona her şeyi gösterip anlatabiliyorum. Ondan bir şey saklamak istemiyorum. 

Taka: Ona rahatça “Bir sonraki albümümüz nasıl olmalı sence?” tarzı şeyler sorabiliyorum. Takeru şarkılarımızı uzun zamandır dinliyor. Başkalarına böyle şeyleri sormam gerekmiyor.

Sato: Yakın zamanda derin bir sohbet yaptık. Ama arkadaşlığımızın ilk zamanlarında neler konuştuğumuzu hiç hatırlamıyorum. Önemli şeylerden bahsetmedik herhalde. 

Taka: Evet, son birkaç yıldır daha derin konularda konuşuyoruz. Son birkaç yılda Takeru “İnsanoğlu nedir?” gibi daha çok insanoğlunu sorgulayan sorular sormaya başladı. 

Sato: Hahaha

Taka: Onun “İnsanoğlu nedir?” gibi soruları var, değil mi? Kanımca buna kimse cevap veremez. Bu tarz bir iş yaptığımız için bazı şeyleri diğerlerinden daha farklı şekilde görebiliyoruz bazen. Daha gençken bunu fark etmemiştim, ama yirmilerimde yavaş yavaş farkına vardım ve olgunlaştım. Takeru’daysa, o çok zeki ve…aslında açık konuşmaktan başka bir şey yapmaz. Lafı nasıl dolandıracağını bilmez haha. Dosdoğru söyler ve ilginçtir ki yanlış hiçbir şey söylememiştir, bilirsiniz. Her zaman cevap arayışındadır. Bir “cevap” bulmak için benden farklı olarak oldukça araştırmacı bir zihne sahip. Onunla ilgili en harika şeyse, cevabı kesinlikle bulmasıdır. Cevabı bulur, özümser ve bir sonraki cevap için soru sormaya başlar. Bense eğer cevabı bilmiyorsam, konuşurken Takeru beni bir cevapla yüzleştirdiğinde nerdeyse şok olurum. “Aha, anladım” diye düşünürüm, “Belli belirsiz biliyordum bunu, demek gerçekten öyleymiş” veya böyle şeyler düşünürüm. O yüzden onunla olmak heyecan vericidir. O ve ben farklı dallardaki işlerdeyiz, ama ikimiz de bir performans ortaya koyan biri olarak aynı pozisyona sahibiz. Aynı yaştayız ve ona saygı duyuyorum, bu yüzden onunla birçok konu hakkında konuşabilirim. Cevapları sade ve aynı zamanda çok nettir. Söylemeliyim ki, bu noktada o etrafımdaki diğer insanlardan biraz daha farklı. Diğerlerinin söylediklerine başta şüpheyle yaklaşma eğilimine sahibim, çünkü daha çok küçükken şov dünyasına adım attım ve etrafımdaki insanlara güven duymadan yaşayan biriydim. Ama Takeru’ya böyle davranmama gerek yok. Dosdoğru konuşur ve söyledikleri kolay anlaşılırdır. Onun en hoş noktası bu diye düşünüyorum –o ilgi çekici biri ve bu benim sahip olmadığım bir şey.

Sato: Her insanın kendine özgü karakteri vardır. Aynısı sizin için de geçerli. Benden farklısınız, o yüzden sizi dinlemek istiyorum ve birbirimize saygı gösterebiliriz.

Taka: Yani, öyle ya da böyle biz her zaman…

Sato: Birlikteyiz.

Taka: Ama son zamanlarda cevapları bulamıyoruz. Ben biraz aptalım, o yüzden “insanoğlu” seviyesinde sorular sorduğunda, “Takeru-san hiçbir fikrim yok” diyerek pes ediyorum haha. Ama Takeru buna rağmen “İnsanoğlu ne kadar aptal acaba” gibi şeylerle devam etmeyi sürdürüyor.

Sato: ‘Alışıldık olan’ değersizdir’,örneği gibi. Bilgelik kelimesi yarattık. 

Taka: Doğru.

–Bu ne demek?

Sato: Bu akılda kalıcı bir kullanım, ama yanlış anlaşılabileceği için açıklayayım. Bu dünyada “yalan söylemek ‘alışıldıktır’” , “Başkalarını kandırmak ‘alışıldıktır’” , “Başkaları tarafından kandırılmak ‘alışıldıktır’”. Dünyanın durumu şu an tam olarak bu. Böyle insanlar büyük çoğunlukta demek istiyorum. “Diğerleri gibi olsam ne olur ki” demek doğru değil, kötü ya da yanlış olsa da görmezden geleyim demektir bu. Söylediğim için üzgünüm ama, örneğin yerleri kirletmek veya çöpleri ihmal etmek artık ‘alışıldık’ olmaya başladı. Günümüzde böyle durumlara çoğu insanın izin vermesi aslında hiç de “alışıldık” değil. Buna “normal olan bu” diyemezsiniz demek istiyorum.


<Bölüm 3 için Tıklayınız>


İng Çeviri: stephany-310 @ tumblr 1 - 2
TR Çeviri: Cage @ONEOKROCK_TR


Bu sitedeki tüm yazı ve çeviriler facebook.com/OneOkRockTurkey sayfasına aittir.






0 yorum:

Yorum Gönder